ARABULUCULUK

Arabuluculuk Nedir?

Arabuluculuk; sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve kamu hizmeti olarak yürütülen ihtiyari bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. (6325 sayılı HUAK md. 2) 

Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 2012 yılında, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 2013 yılında yayınlanmış olup, Türkiye’de hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden biri olarak Türk adalet sisteminde uygulamaya konulması oldukça yeni olmasına rağmen, hızlı bir ilerleme göstermiştir.

Arabuluculuk, uyuşmazlığın taraflarının özgür iradeleri ile seçtikleri üçüncü bir kişi olan arabulucunun hakemliğinde uyuşmazlığın çözümü için başvurdukları bir çözüm yöntemidir. Özel eğitim almış uzman bir arabulucunun katılımı ile gönüllülük temeline dayanan, iradi, taraflar arasındaki ilişkileri korumaya yönelik, tarafların gerçek ihtiyaçlarını karşılayabilecek kalıp çözümlerden ziyade kendi çözüm yöntemlerini bulmalarını sağlayan bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Arabuluculuk, “zorunlu arabuluculuk” ve “ihtiyari arabuluculuk” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır:

  • Zorunlu Arabuluculuk: Bazı uyuşmazlıklarda dava açmadan önce arabulucuya gitme zorunluluğu vardır. Bu zorunluluk dava şartıdır. Ticari davalar, tüketici uyuşmazlıkları (kanununda belirtilen sınırın üstünde ve istisnalar kapsamında olmayan uyuşmazlıklar), iş davaları (kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, maaşlar vb.) zorunlu arabuluculuk kapsamındadır. Arabuluculuk şartı sağlanmadığı takdirde açılan dava, dava şartı yokluğu sebebi ile reddedilmektedir. Zorunlu arabuluculuk kavramı ayrıntılı bir şekilde incelenmesi, konunun hukuki niteliğinin tespit edilmesi oldukça önemlidir. Öyle ki; menfi tespit davalarında ticari nitelikte, iş hukuku kaynaklı, eser sözleşmesi kaynaklı olması fark etmeksizin arabuluculuk şartı aranmamaktadır.
  • İhtiyari Arabuluculuk: Tarafların dava açmadan önce bir arabulucuya gitme zorunluluğu olmadığı halde üzerinde tasarruf edebilecekleri her türlü özel hukuk uyuşmazlığının çözümü için arabulucuya başvurmayı tercih etmesidir.

Arabuluculuğa başvurunun dava şartı olmadığı uyuşmazlıklarda taraflar gerek dava açılmadan önce gerekse dava açıldıktan sonra arabulucuya başvurmak konusunda anlaşabilirler (6325 sayılı HUAK md.13). Bu nedenle, taraflar arabulucuya gitme konusunda anlaştığı müddetçe uyuşmazlığın her aşamasında arabuluculuk kurumuna başvurulabilir.

İhtiyari arabuluculuk, kişilerin arasındaki ilişkiyi koruması, mahkeme sürecinin stresinden uzak kalmayı, sorunları daha hızlı ve uygulanabilir formüllerle çözmeyi sağlaması açısından oldukça yaygın kullanılmaktadır.

Dava açılması halinde mahkeme de tarafları arabulucuya başvurmak konusunda bilgilendirebilir veya teşvik edebilir. Uyuşmazlığın taraflarından biri, dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra, diğer tarafa arabulucuya başvurma konusunda bir teklif sunabilir. Arabulucuya başvurma konusunda karşı tarafa iletilen teklif, 30 gün içinde olumlu cevaplanmazsa reddedilmiş kabul edilir. (6325 sayılı HUAK md.13)

Dava açıldıktan sonra tarafların birlikte arabulucuya başvuracaklarını beyan etmeleri halinde yargılama, mahkemece üç ayı geçmemek üzere ertelenir. Bu süre, tarafların mahkemeye yeniden birlikte başvurusu üzerine üç aya kadar uzatılabilir (6325 sayılı HUAK md.15).

Arabulucu Kimdir?

Arabulucu; arabuluculuk faaliyetini yürüten ve Bakanlıkça oluşturulan arabulucular siciline kaydedilmiş gerçek kişidir. (6325 sayılı HUAK md. 2) Adalet Bakanlığı tarafından tutulan arabuluculuk listesine kayıtlı kişiler arabuluculuk faaliyeti yürütebilmektedir. (6325 sayılı HUAK md. 20). 

Arabulucu, iki tarafla da bir bağı olmayan tarafsız gerçek kişidir. Taraflara aynı mesafeden yaklaşan, almış olduğu özel eğitimle tarafların birbiri ile olan iletişimini barış ortamında sağlamaya çalışan, sürecin sonucunda oluşan anlaşma ya da anlaşamama durumuna hukuki nitelik kazandıran kişidir. Bu süreç boyunca iki tarafa da kesinlikle hukuki destek sağlamaz çünkü arabuluculuğun maksadı haklı ya da haksızı tespit etmek değildir. Tarafların kendi çözümlerini oluşturmalarını sağlamaktır. Çünkü arabuluculuğa başvurulması dava şartı olan konular genellikle iletişimin sağlanamamasından kaynaklı olmaktadır. 

Arabuluculuk sayesinde sonuç hem daha hızlı alınabilmekte, hem de kalıp çözümler değil iki tarafı da memnun edebilecek çözümler bulunabilmektedir. Ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri hukuki sorunlar için arabulucuya başvurulamaz. Bunlar; Ceza davaları, Nüfus kaydının düzeltilmesi veya değiştirilmesi davaları, Çocuğun velayeti, Aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar, İdari yargının yetkisine giren tam yargı davası ve iptal davası, Vergi hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar, İş hukukundan kaynaklanan hizmet veya iş kazasının tespiti vb. gibi tüm tespit davaları için tarafların anlaşması değil hukuki çözümler gereklidir.

Zorunlu Arabuluculuk Kapsamında Olan Uyuşmazlıklar Nelerdir?

Zorunlu arabuluculuk kapsamına alınmış olan konularda dava açılmadan önce, davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde, mahkemece, davacıya, son tutanağın, bir haftalık kesin süre içerisinde mahkemeye sunulması gerektiği; aksi takdirde, davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise, dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkartılmadan, davanın usûlden reddi gerekir. Bu kapsama giren konuların genel başlıkları; tüketici uyuşmazlıkları, ticari davalar ve iş davaları olarak sıralanabilmekte ve her geçen gün bu başlıklar artmaktadır. Ancak uyuşmazlıkların zorunlu arabuluculuk kapsamında girip girmediğini tespit etmek için hukuki incelenmesi gerekmektedir. Bu kapsama giren konular;

 

  • Ticari Davalarda Zorunlu Arabuluculuk

 

Arabulucuya başvurulmadan asliye ticaret mahkemesinde dava açılamayacak durumlar 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/a maddesinde belirtilmiştir.

“MADDE 5/A- (Ek:6/12/2018-7155/20 md.) (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”

 

 

  • Tüketici Uyuşmazlıklarında Zorunlu Arabuluculuk

 

Tüketici işlemi 6502 sayılı TKHK m. 3/1-l bendinde tanımlanmış, ticari veya mesleki amaçla hareket eden gerçek veya tüzel kişilerce yapılan işlemler olarak belirtilmiş ve eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem olarak alt başlıkları tanımlanmıştır. Tüketicinin korunması maksadıyla, ticari davalarda arabuluculuk uygulamalarından elde edilen başarı sonucu, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu’nun 73/A maddesiyle Tüketici mahkemelerinde görüşen uyuşmazlıklar açısından arabulucuya başvuru zorunluluğu getirilmiştir. 

“MADDE 73/A – (1) Tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Şu kadar ki, aşağıda belirtilen hususlarda dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmaz:

  1. a) Tüketici hakem heyetinin görevi kapsamında olan uyuşmazlıklar
  2. b) Tüketici hakem heyeti kararlarına yapılan itirazlar
  3. c) 73/A üncü maddenin altıncı fıkrasında belirtilen davalar

ç) 74 üncü maddede belirtilen davalar

  1. d) Tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından doğan uyuşmazlıklar.”

 

 

  • İş Hukukunda Zorunlu Arabuluculuk

 

Türk hukukunda gönüllü (ihtiyari) arabuluculuk hali hazırda varken, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile birlikte bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak getirilmiştir. İşçi ve işveren aralarındaki tazminatlardan (Kıdem Tazminatından Doğan Davalar, İhbar Tazminatından Doğan Davalar, Fazla Mesai Ücretinden Doğan Davalar, Sendikal Tazminatından Doğan Davalar, Ücret Alacağından Doğan Davalar, Yıllık İzin Ücretinden Doğan Davalar, Boşta Geçen Süre Tazminatından Doğan Davalar, İşe Başlatmama Tazminatından Doğan Davalar, Kötü Niyet Tazminatından Doğan Davalar, Bakiye Süre Ücreti Alacağından Doğan Davalar, Ayrımcılık Tazminatı Talepli Davalar, Yol ve Yemek Ücretinden Doğan Davalar, Ulusal Bayram ve Genel Tatil Ücretinden Doğan Davalar, Prim veya İkramiye Ücretinden Doğan Davalar) kaynaklanan uyuşmazlıklar 01.01.2018 tarihinden itibaren zorunlu arabuluculuk yoluyla çözülecektir. Bu başvurunun yapılmamış olması ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca dava şartı eksikliği olarak değerlendirilecektir. 

Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından, son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez. (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3). 

Arabulucuya başvurmadan iş mahkemesinde açılan iş davaları “dava şartı yokluğu” nedeniyle usulden reddedilecektir. İş kazaları veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları ile bu konulara ilişkin tespit, itiraz ve rücu davalarında arabuluculuk yoluna gidilmesi zorunluluğu aranmamaktadır. Bu davalar doğrudan iş mahkemesine açılabilecektir.

Bununla beraber aralarında kira ilişkisi olan işçi ve işverenin, kira borcunu ödenmemesinden kaynaklanan, bir başka ifadeyle iş ilişkisinden doğmayan alacak, kira alacağı olarak nitelendirilmeli ve görünüşte işçi ve işveren arasındaki bu uyuşmazlık, bir alacak uyuşmazlığı olsa da madde kapsamında değerlendirilmemeli ve genel hükümlere tabi tutulmalıdır. İşçi ve işveren arasında haksız fiil veya sebepsiz zenginleşme gibi nedenlerden doğduğu iddia edilen ve iş ilişkisinden kaynaklanan alacak ve tazminat talepleri için de arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak öngörülmektedir. Örneğin işçi veya işverenin iş ilişkisi kapsamında birbirlerine hakaret etmekten kaynaklanan ya da işçinin işyerindeki işverene ait mal ve malzemelere zarar vermesinden doğan tazminat talepleri dava açılmadan önce bu madde kapsamında arabulucuya götürülecektir.

İş davalarının dava şartı olarak arabuluculuk, sadece 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında olan işçiler için değil 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun, 854 sayılı Deniz İş Kanunu, kapsamındaki gemi adamları için de dava şartı olarak arabuluculuk hükümleri geçerli olacaktır (7036/m.3/20).

Bu açıklamalar ile birlikte davanın konusunun birden fazla olması ve bunlardan bir kısmının bir miktar para alacağına, bir kısmının ise miktara tabi olmaması halinde, yani HMK 110. maddesi anlamında bir dava yığılması ve talepler arasında da HMK 166. maddesi anlamında bağlantı bulunması halinde, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakta ise de, Anayasamız uyarınca, uyuşmazlığın çözümünde asıl olanın mahkeme yargısı olduğu dikkate alındığında, aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren, talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların ticari arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerekir.

 

Arabuluculuk Sürecinde Tarafların Hak ve Yükümlülükleri Nelerdir?

Arabuluculuk, her ne kadar yargısal bir işlem olmasa da arabuluculuk sürecinin bir anlaşmayla neticelenmesi halinde anlaşmanın uygulanabilesi; anlaşma sağlanamadığı takdirde, tarafların ileride dava hakkını hak kaybına yol açmadan kullanabilmesi için taraflara yüklenmiş bazı yükümlülükler bulunmaktadır.

 

  • Gizlilik İlkesi;

 

Arabuluculuk sürecinde taraflara ve arabulucuya yüklenen en önemli sorumluluk gizlilik ilkesidir. Bu gizlilik ilkesi iç ilişkilerde ve dış ilişkilerde gizlilik olmak üzere iki çeşittir. Dış ilişkilerde gizlilik; arabuluculuk süreci boyunca görüşülen konular ve elde edilen belgeler taraflar karşılıklı olarak istemediği müddetçe delil olarak kullanılamaz, arabulucu veya arabuluculuk sürecine katılan bir başka kişi tanıklık yapamaz. Arabulucunun yanında çalışan veya ilişkili olduğu kişileri de gizlilik ilkesine riayet etmek zorundadır. Arabulucu, arabuluculuk yapması nedeniyle kendisine verilen veya başka bir şekilde elde ettiği tüm bilgi, belge ve kayıtları gizli tutmak zorundadır. (6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu Md.4) Taraflar da gizliliğe riayet etmek zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sırasında hiç kimse fotoğraf çekemez, ses veya görüntü kaydedemez. İç ilişkilerde gizlilik ise arabulucunun taraflarla yapmış olduğu özel görüşmeler esnasında edindiği bilgileri, karşı tarafa iletememesi, verememesidir. Bu ilkenin en önemli sonuçlarından biri ise, arabulucu, bu sıfatla görev yaptığı uyuşmazlık ile ilgili olarak açılan davada, daha sonra, bilirkişilik veya avukatlık yapamaz. 

Gizlilik ilkesi tarafların menfaatlerinden ziyade gerçek ihtiyaçlarının ortaya çıkabilmesi için taraflara sunulan müzakere imkânının aleyhe kullanılmasını engellemek adına oldukça önemlidir. Öyle ki, gizlilik ilkesinin bir sonucu olarak taraflar, arabulucu veya arabuluculuğa katılanlar da dâhil olmak üzere üçüncü bir kişi, uyuşmazlıkla ilgili olarak hukuk davası açıldığında yahut tahkim yoluna başvurulduğunda, aşağıdaki beyan veya belgeleri delil olarak ileri süremez ve bunlar hakkında tanıklık yapamayacağı ve bu kapsama nelerin dahil olduğu açıkça belirtilmiştir. (HUAY Md.7)

Yönetmelikte gizlilik ilkesinin kapsadığı beyan ve belgelerin tek tek sayılması taraflara müzakere açısından yardımcı olduğu kadar bu ilkenin kötü niyetli kullanımını da engellemeyi amaçlamaktadır. Anlaşamama durumunda başlayacak olan yargılama safhasında esası etkileyecek bilgi ve belgeleri engellemek maksadıyla gizlilik ilkesinin kullanımını engellemek için yönetmelikte “Beyan veya belgelere dair yukarıda açıkladığımız unsurlar saklı kalmak koşuluyla, hukuk davası ve tahkimde ileri sürülebilen deliller, sadece arabuluculukta sunulmaları sebebiyle kabul edilemeyecek deliller haline gelmez (6325 sayılı HUAK md.5/5). “ açıklaması yapılmış ve arabuluculuğun maksadının dışında, yargıyı aldatmak maksadıyla kullanımı engellenmek istenmiştir.

 

 

  • Arabuluculuk Uygulamasında Eşitlik ve İradilik İlkesi

 

Arabuluculuk başından sonuna kadar tarafların özgür iradesiyle yürütülen bir süreçtir. Dolayısıyla taraflar, arabulucuya başvurmak veya başvurduktan sonra süreci devam ettirip ettirmemek konusunda tamamen özgürdür. Taraflar, hiçbir şekilde bu sürece katılmaya zorlanamayacağı gibi uyuşmazlığı arabuluculuk yoluyla çözmekten her aşamada vazgeçebilirler. Gerek başvuru gerekse sürecin yönetimine yönelik taraflar eşit haklara sahiptirler. Arabulucu eşitliği her zaman gözetmekten sorumludur. Ancak eşitliği sağlamaya çalışırken kendi tarafsızlığını tehlikeye düşürmemeli, zayıf olarak değerlendirdiği tarafın hukuki danışmanlığını yapmamalıdır.

Arabulucu Nasıl Seçilir? 

Taraflar dava açılmadan önce veya dava şartı değil ise davanın görülmesi sırasında arabulucuya başvurma konusunda anlaşabilirler. Mahkeme de tarafları arabulucuya başvurmak konusunda; arabuluculuğun esasları, süreci ve hukuki sonuçları hakkında aydınlatıp, arabuluculuk yoluyla uyuşmazlığın çözülmesinin sosyal, ekonomik ve psikolojik açıdan faydalarının olabileceğini hatırlatarak onları teşvik edebilir. Arabulucu, arabuluculuk siciline kayıtlı arabulucular arasından tarafların özgür iradesiyle seçilebilir. Ayrıca zorunlu arabuluculuk için adliyelerde bulunan arabuluculuk bürolarına taraflardan birinin veya beraber başvurması suretiyle de arabulucular sicilinden bir arabulucu atanması ile arabulucu belirlenebilir. 

Aksi kararlaştırılmadıkça, taraflardan birinin arabulucuya başvuru teklifine otuz gün içinde olumlu cevap verilmez ise bu teklif reddedilmiş sayılır.

 

Arabuluculuk Sürecinde Arabulucunun Yükümlülükleri Nelerdir?

 

  1. Taraflarla görüşme ve iletişim kurulması

 

Arabulucu taraflarla bizzat görüşmek durumundadır. Öyle ki, arabulucu bu görevini kısmen dahi olsa bir başkasına devredemez. Ancak bu görüşmeleri yüz yüze yapmak zorunda olmayıp her türlü iletişim vasıtası ile gerçekleştirebilir. Görüşmeler esnasında yaşanan önemli hususları gizlilik ilkesine bağlı kalarak belgelendirir. (HUAKY Md.10)

 

  1. Görevin özenle ve tarafsız biçimde yerine getirilmesi

 

Arabulucu görüşmelerini bizzat kendisi özenle yerine getirmek zorundadır. Bu görevi bir başkasına devredemez veya vekil atayamaz. Bu görevini icra ederken eşitliği gözetmek ve tarafsız davranmak zorundadır. Tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektirecek önemli hâl ve şartların varlığı veya bu hâl ve şartların sonradan ortaya çıkması hâlinde tarafları bilgilendirmekle yükümlüdür. Bu açıklamaya rağmen taraflar, arabulucudan görevi üstlenmesini birlikte talep ederlerse, arabulucu bu görevi üstlenebilir yahut üstlenmiş olduğu görevi sürdürebilir. (HUAKY Md.11) bu yükümlülüğün sonucu olarak arabulucu, görev yaptığı uyuşmazlık ile ilgili olarak açılan davada, daha sonra taraflardan birinin avukatı olarak görev üstlenemez.

 

  1. Tarafların aydınlatılması

 

Arabulucu, arabuluculuk faaliyetinin başında, tarafları arabuluculuğun esasları, süreci, toplantıların önemi, görüşmelerini birlikte yapabileceği gibi gerek olduğunda özel oturumlarla da görüşmeler yapabileceğini, kendisinin tarafsız olduğunu ve hukuki destek veremeyeceğini anlatmakla yükümlüdür. Ayrıca arabuluculuk yoluyla çözümlenen hukuki uyuşmazlıklar ve arabuluculuk faaliyeti sonucunda tarafların anlaşmaya varması durumunda düzenlenecek olan anlaşma belgesi ile icra edilebilirliğin nitelik ve hukuki sonuçları hakkında tarafları bilgilendirir. (Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Md.13)

Arabuluculuk Toplantısına Katılmak Zorunlu Mudur?

Arabuluculuk görüşmelerine taraflar kendileri tek başına katılabileceği gibi, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığıyla da katılabilirler. Özellikle ilk toplantıya katılmak büyük önem arz etmektedir. Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf iş mahkemesinde dava açılması halinde kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca ilk toplantıya katılmayan bu taraf lehine avukatlık vekalet ücretine de hükmedilmez. (6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu m. 18/A)

Arabuluculuk Süreci Nasıl Sonlanır?

Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı bir tutanak ile belgelendirilir. Arabulucu tarafından düzenlenecek bu belge, arabulucu, taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanır. Belge taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanmazsa, sebebi belirtilmek suretiyle sadece arabulucu tarafından imzalanır. Tarafların iradeleri esas olmak üzere arabuluculuk süreci aşağıda belirtilen hâllerde sona erer: 

  1. Tarafların anlaşmaya varması. 
  2. Taraflara danışıldıktan sonra arabuluculuk için daha fazla çaba sarf edilmesinin gereksiz olduğunun arabulucu tarafından tespit edilmesi. 
  3. Taraflardan birinin karşı tarafa veya arabulucuya, arabuluculuk faaliyetinden çekildiğini bildirmesi. 
  4. Tarafların anlaşarak arabuluculuk faaliyetini sona erdirmesi. 
  5. Uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli olmadığının tespit edilmesi. (HUAK Md.17)

 

Arabuluculuk Sürecinde Anlaşma

Arabuluculuk neticesinde taraflar uyuşmazlığın çözümü noktasında bir anlaşmaya varmışsa, arabulucu tarafından bu anlaşmanın tüm unsurları yazılı hale getirilir. Arabuluculuk yasası, tarafların üzerinde uzlaştığı konuların yer aldığı belgeyi “anlaşma belgesi” olarak tarif etmektedir. Anlaşma belgesine nelerin yazılacağına taraflar karar vermektedir. Burada önemli olan gizlilik ilkesine riayet edilirken anlaşma belgesinin uygulanabilirliğini sağlayacak kadar açıklama yapmaktır. Arabulucu tarafından düzenlenen anlaşma belgesi, taraflar ve arabulucu tarafından imzalanarak hukuki değer kazanır (6325 sayılı Arabuluculuk Yasası md. 18).  Taraflar, bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılır. Arabuluculuk sürecine avukatlar ile katılım sağlandığı takdirde; taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır.

Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.

Önemli bir husus ise; arabuluculuğa elverişli olan aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda inceleme mutlaka duruşmalı olarak yapılır.

Arabuluculuk Ücretinin Ödenmesi

Arabulucu, yapmış olduğu bu hizmet karşılığında ücret alır. (Arabuluculuk Kanunu md.7). Bu ücret taraflar başka türlü kararlaştırmamış ise; faaliyetin sona erdiği tarihte yürürlükte bulunan Arabulucu Asgari Ücret Tarifesi uygulanarak belirlenir. Ücrete etki eden faktörler uyuşmazlık konusunun para ile ölçülebilmesine ve görüşme saatlerine göre değişmektedir. Tarafların arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaları hâlinde, arabuluculuk ücreti, aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanır. 

Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya tarafların anlaşmaları ya da anlaşamamaları halinde tüketicinin ödemesi gereken arabuluculuk ücreti, Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır. Ancak belirtilen hallerde arabuluculuk ücreti, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesinin eki Arabuluculuk Ücret Tarifesinin Birinci Kısmına göre iki saatlik ücret tutarını geçemez (6502 sayılı Kanun madde 73/A/3).

Arabuluculuk ücretinin ödenmesinde, tüketici lehine bir istisna bulunmaktadır. Tüketici uyuşmazlıkları ile ilgili arabuluculuk faaliyetlerinde anlaşılan rakam her ne olursa olsun tüketici açısından arabuluculuk ücretinin ilk iki saate kadar olan kısmını bakanlık öder.  

Arabuluculuk faaliyeti sonunda açılan davanın tüketici lehine sonuçlanması hâlinde arabuluculuk ücreti, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedilir (6502 sayılı Kanun madde 73/A/4). Bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır (HUAK madde 18/A/14).

Ayrıca yargısal işlemlerde olduğu gibi arabuluculuk faaliyetlerinde de adli yardımdan faydalanmaya ihtiyaç duyan taraf için adli yardım imkânı bulunmaktadır. Arabuluculuk ücretini karşılamak için adli yardıma ihtiyaç duyan taraf, arabuluculuk bürosunun bulunduğu yerdeki sulh mahkemesinin kararıyla adli yardımdan yararlanabilir (HUAK madde 13/3; HUAKY madde 15/3).