KONUT VE ÇATILI İŞYERİ KİRASINDA KİRALANAN TAŞINMAZIN TAHLİYESİ MESELESİ

L.L.M. Av. Berkay ERGÜN

Av. Ahmet GELMEZ

KONUT VE ÇATILI İŞYERİ KİRASINDA

KİRALANAN TAŞINMAZIN TAHLİYESİ MESELESİ

                             

ÖZET

Kira hukuku, bir kiralayan-kiracı yasası olarak Borçlar Hukuku içerisinde yer alan, kira sözleşmesinin kuruluşunu ve mekanizmasını tanzim eden bir özel hukuk dalıdır. Kira sözleşmesi bir taşınıra ilişkin olabileceği gibi, bir taşınmaza ilişkin de olabilir. Her gün çok sayıda kira sözleşmesi kurulmakta ve buna bağlı pek çok sonuç doğmaktadır. Tam bu noktada karşımıza çıkan sonuçlardan biri olan tahliye, Kira Hukuku bağlamında kiracının taşınmazdan çıkarılmasını ifade etmektedir.

Kiralanan taşınmazın tahliyesi, kira hukukunun önem arz eden meselelerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Tahliyeyi konu alan hukuki düzenlemeler, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nda yer almaktadır. Çalışmamızda söz konusu hukuki düzenlenmeler ışığında konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracının kiralanan taşınmazdan tahliyesi meselesi ele alınmıştır.

Çalışmamızın ilk bölümünde, kiralanan konut ve çatılı işyerinin Türk Borçlar Kanunu’na göre tahliyesi, ikinci bölümde ise ilamsız icra takibi yolu ile tahliyesi ele alınmıştır. Bununla beraber; kiralanan taşınmazın tahliyesinin içeriğine, konusuna, taraflarına, dava süresine, yetkili ve görevli mahkemesine ve sonuçlarına ilişkin esaslar incelenmiştir. Bu incelemeler esnasında, doktrin görüşlerinden ve Yargıtay kararlarından da faydalanılmıştır.

ANAHTAR KELİMELER: Konut ve Çatılı İşyeri Kirası, Tahliye Davası, Kiralanan Taşınmaz, Kiraya Veren, Kiracı.

Devamınnı Okuyun.. “KONUT VE ÇATILI İŞYERİ KİRASINDA KİRALANAN TAŞINMAZIN TAHLİYESİ MESELESİ”

MEŞRU SAVUNMA VE ZORUNLULUK HALİ

MEŞRU SAVUNMA VE ZORUNLULUK HALİ

1- MEŞRU SAVUNMA         

TCK Madde 25/1 “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”
Devamını okuyun..

İDARİ YARGILAMA USULÜNDE İPTAL VE TAM YARGI DAVALARI

LL.M. Av. Berkay ERGÜN

Ahmet GELMEZ

İDARİ YARGILAMA USULÜNDE İPTAL VE TAM YARGI DAVALARI

(Annulment and Full Remedy Actions in Administative Procedural Law)

 

ÖZET

 

İdare hukuku kamu yönetiminin yani idarenin kuruluşunu ve mekanizmasını tanzim eden kamu hukuku dalıdır. Her idare idare hukukuna dayanarak eylemlerde bulunmakta ve işlemler tesis etmektedir. Bunun neticesinde idarenin yapmış olduğu işlemler ve eylemlerden uyuşmazlıklar doğabilmektedir. İdarenin işlem ve eylemleri neticesinde doğan davalara “ idari dava ” denmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’na göre idari davalar iptal davaları ve tam yargı davaları olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Çalışmamızda ise bu dava türleri incelemeye tabi tutulmuştur.

İlk bölümde iptal davasının, ikinci bölümde ise tam yargı davasının; içeriğine, konusuna, taraflarına, dava süresine, yetkili ve görevli mahkemesine ve sonuçlarına ilişkin esaslar incelenmiştir. Bu incelemeler esnasında, doktrin görüşlerinden ve Danıştay kararlarından da faydalanılmıştır.

ANAHTAR KELİMELER: İdari Yargı, İdari Yargılama Usulü Kanunu, İdari Dava, İptal Davası, Tam Yargı Davası, İdari İşlem, İdari Eylem, İdari Sözleşmeler, Yürütmenin Durdurulması.

 
Devamınnı Okuyun.. “İDARİ YARGILAMA USULÜNDE İPTAL VE TAM YARGI DAVALARI”

DEVLETİN TAPU SİCİLİNİN TUTULMASINDAN DOĞAN SORUMLULUĞU

DEVLETİN TAPU SİCİLİNİN TUTULMASINDAN DOĞAN SORUMLULUĞU

 

 

LL.M. Av. Berkay ERGÜN*

Ahmet GELMEZ**

 

GİRİŞ

 

Devletin tapu sicilinin tutulması sebebiyle oluşacak zararlardan doğan sorumluluğu, tapu sicilinin tutulması etkinliğinin önemi ve vatandaşların haklarını bizzat ilgilendirmesine binaen bir kusursuz sorumluluk hali olarak kabul görmüştür. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 1007. maddesine göre; devlet tapu sicilinin tutulmasından doğan zararların hepsinden sorumludur. Taşınmazlarda tapu sicili hukuki muamele güvenliğini sağlamakla beraber açıklığı da sağlamaktadır. Bu nedenle tapu sicilinin tutulmasında meydana gelen sıkıntılar neticesinde ortaya zarar meydana gelmesi halinde zarar gören hak sahibi, zararının giderilmesini devletten talep etme hakkına sahiptir. Devlet bu zararı tazmin eden olarak, zarara sebebiyet veren görevliye kusuru nispetinde rücu hakkını haizdir. Tapu sicilinin tutulmasından doğan devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür. Makalemizde devletin bu sorumluluğun şartları ve neticeleri tetkik edilmiştir.
Devamınnı Okuyun.. “DEVLETİN TAPU SİCİLİNİN TUTULMASINDAN DOĞAN SORUMLULUĞU”

SATILAN MALIN VEYA HİZMETİN AYIPLI OLMASI

SATILAN MALIN VEYA HİZMETİN AYIPLI OLMASI

Av. Doğukan Çınar*

Giriş

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını korumak, zararlarını tazmin etmek, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlamak, tüketiciyi aydınlatmak ve bilinçlendirmek amacıyla önlemler almak, tüketicileri kendilerini koruyucu girişimlere özendirmek ve bu konularda politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelere teşvik etmeye ilişkindir. Çalışmamızda 6502 sayılı TKHK’da düzenlenen ayıplı mal, 6098 sayılı TBK ile desteklenerek incelenmiştir. Bu doğrultuda çalışmamızın birinci bölümünde ayıplı mal kavramının tanımı, ayıp çeşitleri, hukuki niteliği, ayıplı maldan sorumluluk konuları detaylı bir şekilde incelenip, örneklendirmeler yapılarak açıklanmıştır. İkinci bölümde ise tüketicinin, ayıplı maldan doğan seçimlik hakları, bu seçimlik haklarının sınırları, işbu hakların kullanımındaki zamanaşımları açıklanmıştır.
Devamınnı Okuyun.. “SATILAN MALIN VEYA HİZMETİN AYIPLI OLMASI”

Velayet Davaları

VELAYET DAVALARI

         Av. Berkay ERGÜN*
         Tuğba ATAŞ**

Giriş

Çalışmamızın asıl noktasını çocuk ve çocuğun üzerinde anne ve babanın farklı durumlardaki velayet hakkı oluşturmaktadır. Çocukların doğduğu andan itibaren büyüme süreci içinde ailesiyle kurduğu iletişimden çıkardığı sonuçları benimsemesi ve her yönden sağlıklı yetiştirilmeleri, kişilik gelişimleri için çok önemlidir[1]. Velayet, sağlıklı ve ahlaklı çocuklar yetiştirebilmek için çok önemli bir konudur. Bu hassas konu, kimi zaman maalesef eşler arasında özellikle boşanma sürecinde can yakmak için kullanılan bir silah niteliğindedir. Bu yüzden öncelikle anne ve babanın bu konuda bilinçlenmesi gerekmektedir. Biz de buna istinaden, birinci bölümde velayetin farklı durumlardaki halini, kapsamını ve anne, babaya yüklediği hak ve sorumlulukları açıkladık. Devamınnı Okuyun.. “Velayet Davaları”

Ergün ve Atasoy’dan ortak çalışma.

ELITE Hukuk kurucu ortağı Av. Berkay Ergün, İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi ticaret hukuku öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ömer Adil Atasoy ile birlikte “Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Görevleri Kapsamında Kurulması Zorunlu Komitelerin Kurulmamasından ve İşletilmemesinden Doğan Sorumlulukları” başlıklı ortak bir makaleye imza attı. Makaleyi buradan okuyabilirsiniz.

 

Anonim Şirketlerde Komiteler

Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Görevleri Kapsamında Kurulması Zorunlu Komitelerin Kurulmamasından ve İşletilmemesinden Doğan Sorumlulukları

PROF. DR. ÖMER ADİL ATASOY *

Av. BERKAY ERGÜN **

Giriş:

6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu ile ticaret hukuku sistemimize ve özellikle sermaye şirketlerinin yapısına pek çok yenilikler getirilmiş ve ekonomik refahın sağlanabilmesi adına girişilen çalışmalar neticesinde, şirketlerin yönetimlerinde “kurumsal yönetim” ve “şeffaflık” prensipleri benimsenmiştir. Kurumsal yönetim ve şeffaflık anlayışı gereği şirketlerin faaliyetleri ve işleyişi bilimsel yönetim kurallarına tâbi tutulmuştur. Böylece; güvenilir bir yönetim, açık, anlaşılabilir ve kamuyu aydınlatıcı raporlar ile pay sahiplerinin bilgi sahibi olabilmesi, paydaşlar ve yatırımcılar açısından  güven sağlanması amaçlanmıştır. Devamını okuyun..

Şirket için menkul kıymetler neyi ifade eder?

Bir şirket sahip olduğu hazır değerleri, kısa vadede kâr elde etmek amacıyla yatırım aracı olarak kullanabilir. Bu maksatla; hisse senetleri borsada işlem gören üçüncü şirketlerin hisse senetlerini satın alabilir ve kısa sürede elden çıkarıp satabilir. Üçüncü şirketlerin hisse senetlerini almak yerine alternatif olarak; bu şirketlerin tahvillerini (borçlanma senetlerini)  veya kamu kesimi tahvil, senet ve bonolarını (hazine bonosu) da alabilir. Kısaca; bir şirket elindeki parayı borsada değerlendirerek hisse senedi alabilir, özel şirketlere borç vererek tahvil alabilir veya devlete borç vererek hazine bonosu alabilir. İşte bu tarz yatırımlar ile şirketin sahip olacağı belgelerin adı; menkul kıymetlerdir. Menkul kıymet; ortaklık veya alacaklılık hakkını belgeleyen bir kıymetli evraktır.